13 Eylül 2016 Salı

KAÇ KAVŞAKTIR HAYAT?

fotoğrafı Tom Hsiao çekmişti, daha da uygununu bulmazdım sanırım


Kaç kavşaktır hayat?

Kaç kavşak gerekir kendin olabilmek için?

Bu kavşaklara kendi iradesiye gelmez sanır insan. Ama geçtiği yolların virajları, hendekleri, yokuşları, tozu, çamuru, yolboyu seyrine doyulmayan manzaralarıdır insanı kavşağa eşlik eden.

Geldim ben de, işte yine kavşakta dikildim duruyorum bir kaç senedir. Sen seçmezsin ne kadar bekleyeceğini orada, tam ortada. Ne kadar beklemen gerektiğini hayat belirler.

Bugün o bana çok güzel görünen websitemi hazırlayan Deniz’den bir mail aldım:
-Kapatacağım demiştin siteni, emin misin Elif? Devam edeceksen hosting ödeme zamanı geldi.

Evet, sitemi de kapatıyorum. Ve  www.nilisilver.com ile birlikte bir dönem daha kapanıyor, geride sadece kalbimdeki yeri kalıyor. Kimi acı, kimi tatlı başka defterleri kapattığımda olduğu gibi, geriye bir soluk kalıyor. Kapatırken anlamadıklarımı sonradan çok şükür ki anladığım, kendime kattığım, şimdi anladım sandıklarımın da bambaşka anlamları olduğunu sonradan anlayacağım hikayeler kalıyor...

Toronto’ya iki seneliğine geliyorum demiştim... Bilemedim bu kadar seveceğimi. Bilememişim aslında neleri daha çok sevdiğimi...

Geldikten altı ay sonra kapattım şirketimi. Ama websitemi , neden bilmem, kapatamadım o an. Bir şeye ne kadar emek verirsen , o kadar zor oluyor bırakmak diye yazmışım bir kenarıma. Emekten mi bilmem, yoksa o bırakmaya ahdettiğim sıfatlarımın bazılarını hâlâ bırakmaktan ödüm koptuğu için mi kapatamadım?

Ama geldi zamanı. Vedâlaşmak istedim onbeş senemi adadığım işle bu akşam.

Ayşe’ciğim vesile olmuştu tamamen tesadüflerle temelleri atılan gümüş işime. Onu doğurduğumda, ille de kendim bakacağım, günahı, vebâli bana ait olsun diye ayrıldığım mimarlık işimden üç sene uzak kalmam neticesinde  başlamıştı. Bana çok iyi geldi o iş. Bir iş, daha fazla şeye hizmet edemezdi. Ne insanlar çıktı karşıma, bana beni gösterdi... Kimi kaldı, kimi gitti...Hepsine minnettarım. Aldığım keyf, kazandığım maddi, manevi her şey yanıma kâr kaldı.

Şimdi yine Ayşecik için buradayım, ve iki senem bitti... Yine güzel kızım getirdi beni başka bir kavşağa. Yollar karşımda. Kimi daha gösterişli, daha vızır vızır, kimi daha sade, daha ıssız...Bir sürüler... Kalbime güvenip kendimi saldım.  Aklım her ne kadar eski güçlü haliyle beni bir yerlere zorlasa da, nafile... İyi beslemişim keratayı...Asla pes etmiyor. Ama o hâlâ pek anlamadı: dümeni gönül rızasıyla bıraktım ben...

Geçen sefer, benim için yepyeni olan o yola molanın üçüncü senesinde girmiştim.

Ey, Toronto’daki üçüncü senem...

Bana artık ihtiyacım olduğunu düşündüğümü değil, sahiden hakettiğimi ver.

İçinde bütün güzel şeylerin bolluğuyla, bereketiyle ver.

Olduğumu sandıklarımı al, bana gerçeğimi ver...

Kendimi ucundan gördüm, bütünüme neyin hayrı olacaksa, onu ver...






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder