19 Nisan 2019 Cuma

HU, EVDE MİSİNİZ?



Herkese kendi kabilesi lazım.

Başka kabilelere sığınmaya çalışınca, görüyorsun ebesininkini.

Bakıyorlar sana, tuhaf geliyorsun çoğuna. Saçın ayrı, başın ayrı, renklerin ayrı, kahkahaların ayrı. 

Sırıtıyorsun. Bir gözün kırmızı, bir gözün mor sanki. Değil aslında, ama seni üç bacaklı, beş kollu görüyorlar. Sende de durum farklı değil. Sen de onları bir kaşı uzun, bir aklı kısa sanıyorsun. 

Zaman sana idare etmeyi öğretiyor.

Dışlanmak böyle başlıyor. Benzemeyeni idare edenler, bir süre sonra ufak ufak kapılarını kapatıyorlar, çaldığında az aralıyorlar, temkinli açıyorlar. Bazen de tamamen kapanıyor o kapılar. Yüzüne kapanan kapılara aldırmayıp, kapıda bekliyorsun bazen.

Üzülme. 

Ne o kapının ardındaki hayırsız, ne de sen yüzsüz.

Sadece lokasyon hatalı.

Yürü, bekleme yapma o kapılarda. 

Mahallen yanlış. Kabileni kaybetmişsin. Hadi seni daha da ferahlatayım: sana demişler ki, burası senin evin. Bunlar komşuların. Sen de sorgulamamışsın, kolayına gelmiş, ya da, insansın işte, inanmak istemişsin. Hep çeperlerde olduğunu farketmişsin, ama yörüngeye yapışmak işine gelmiş. İnsansın unutma. İşine gelmiş.

Bir an geldiyse eğer, yörünge seni tamamen dışarı atmışsa, sakın korkma kara deliklerden. 
Kapa gözlerini, sustur kulaklarını, dinle içini.

Sor kendine.

Esas yerim neresi, de.

Bir ses duyacaksın, demedi deme.

Ne o, kapım mı çalındı, diyeceksin.

Anlayacaksın ki evindesin.