21 Ekim 2015 Çarşamba

BİZE UMUT, ONLARA YÜK


Hamalız biz... 

Böyle ağır bir ülkeyi sırtımızda taşıdığımız için hamalız...

Taşıması imkansız gibi görünen bir ülkeyi taşıdığımız için hamalın dibiyiz! 

Hadi biz alıştık...Kırk yıldır, elli yıldır, altmış yıldır taşıyan bizler alıştık...Yükle bütünleştik.

Ama bu yük, 16 yaş omuzları için çok ağır  bir yük.
Yaşı farketmez, hayatın başındaki tüm gençler için büyük yük. 

16 yaşındaki bir kız çocuğunun dün  Zeynep Oral’a sorduğu “Ülkemin durumu için ben ne yapabilirim?’’ sorusu çok ağır...

Sabah öğrendim bunu, ben dün gece o ana kadar kalmamıştım... Sabah Birol'dan gelen mailden öğrendim.

Sadece soru bu kadar ağırken, yanında gelen gözyaşları içinde 16’lık  kız çocuklarının fotoğrafları daha da ağır geldi, beni buldozer gibi ezdi geçti.

Birol’un maili şöyle devam ediyor:
“Bu soruya verilecek hiç bir cevabın soru kadar etki bırakacağını ve umut yaratacağını düşünmüyorum.”

Evet Birol... Haklısın.  Bize umut bu cümle. Onlar için aradığımız umut bu cümlede.

Bize umut. Onlara yük...

Biz umudumuzla eziyoruz onları. Ve kıyamıyorum hiç birine.
Canını yitirene kıyamadığım kadar kıyamıyorum...

Ha yitmiş canlar, ha yitmiş hayaller...Bambaşka şeyler olmalı kafalarında onların bu yaşlarda. Bu sözler memleketinden çıkıp buralara daha farklı bir hayat  dileğiyle getirdiğimiz kızlardan birinin kalbinden çıkıyor, daha memlekettekilerin soruları var, karşısında utandığım...

İsyanlardayım...
Tek umudumuz gençler , biliyorum, ama bana ağır geliyor yine de. 

Onlara taşıtmamalıyız bu yükü, sadece onu biliyorum...

Sadece bağırıp duran, etrafa nefret, öfke, ikilik saçan  herkese sesleniyorum. Azıcık susun ve  almaya gayret edin bu yükü yavruların üstünden...

Biz  gönüllü hamaldık senelerce,” Bu yükten nasıl kurtuluruz”u bir bulamadık....Aramadık bile bir çare, hep dırdırlandık. 

Buyrun netice... Biz elbirliğiyle o yükü büyüttük, kendi payımızı görmeye çalışmanın zamanı geldi de geçiyor. Bunu görmezden gelip, hâlâ sadece üç beş ciğeri beş para etmeze (ki bu sıfatlar az bile onlara)  ihâle etmeye devam edersek konuyu, hâlâ onlardan nefret etmekle zaman öldürürsek, hala dönüp bakmazsak kendimize az biraz, hâlâ hep gücümüzün yettiğini aşağılamaya,  suçlamaya devam edersek büyük bir günahı işlemeye devam ediyor olacağız.

Umudum isyana karıştı bugün.

Ne olur, bu inciden de değerli  gözyaşlarının hatırına...

Küçücük bir uç bulup, ondan tutmaya bakalım... 


Kızların onayını almadığım için, Zeynep Oral'ın da hoşgörüsüne sığınarak sadece bu fotoyu kullandım, diğerleri beni mahvetti, size de kıyamadım....Foto Birol Uzunmehmetoğlu







14 Ekim 2015 Çarşamba

TAVSİYE




Sevmeyin vatanı, bayrağı, toprağı…
Ne dini, ne imanı…
Ne de Ata’mı…

Sevmeden önce insanı...

kendinden başlamak tavsiye olunur...




12 Ekim 2015 Pazartesi

DÜNYANIN EN ACI FOTOĞRAFLARININ ÇEKİLEBİLDİĞİ ÜLKELER

Ömür boyu hafızaya kazınacak, dünyanın en acı fotoğraflarının ülkesidir onlar... 

Çoğumuz öyle bakıyoruz ekranlara… Çaresizlik içinde, kahır içinde…

Bu kilitlenme durumuna aşina güzel ülkem. Bir şeylerin toplu halde farkına varmaya başladığından beri, bu ekrana kilit hali çok tanıdık.

Gezi’den bu yana…

Acı, feryat, figan vardır o ekranda sadece, ve bu günler sürer.

Uyanır uyanmaz, yatana kadar, her fırsatta. Aynı haberler akar durur duvarında. Tekrar tekrar okursun, içini daha çok acıtacak bir başka yeni gönderiye kadar eskileriyle idare edersin.

Bağır, bağır rahatlayamaz kimisi…. Biri bir bağırdı mı, o bin bağırmak ister. Sesi, feryadı artar, ama acısı azalmaz… Nafiledir…

Kimi susar da bakar… Susar, sessizce beğenir umut dolan paylaşımları, tıkladıkça tıklar hepsini, ama ekrandan içine anca eser miktarını taşıyabilir o umududun…Nafiledir.

Kimi de korkuyla bakar. O kadar büyüktür ki o korku, ekrandan gözünü ayırdığı an daha da büyüyeceği için gözleri ayıramaz insan. Ayrılmak ister başından, ama ayrılsa da geçmez o his. Nafiledir.

Bu hisler aynı kişide ara ara yer değiştirir. Bazen bağırarak, bazen içlenerek, bazense çok korkarak bakar…Ruh hali değişse de, kilit hali bakidir.

Araya bazen gündelik hayattan bir şey girer… Bir kutlama, bir güzel haber.  Ne! Biri bir yerlerde güzel bir şey mi yaşıyor o anda? Kocaman kocaman kınamalar  taşar  sağdan soldan.  Hak yoktur güzelliklere o  toplu kilitlenme anında! Vatan hainidir güzel şey yaşayan da, paylaşan da. Sadece sevdikleri göz yumar bu o anlık densizliğe…Donsa keşke hayat o yas halinde, ama donmaz işte, akar gider zaman kimine güzelliklerini bahşede bahşede...

Paylaşır durursun, bağırır durursun, susar durursun, korkar durursun… Nafiledir…

Dinmez  o içindeki yüreksöken acı.

Başka yerde cirit atması zor olan diktatörlerin, adaletsizliğin, kokuşmuşluğun, üçkağıdın, hilenin, hurdanın bayıldığı topraklardır bizim oralar… 

Bok yoluna ölmelerin olağan olduğu topraklar…

Ömür boyu hafızaya kazınacak, dünyanın en acı fotoğraflarının çekilebildiği ülkelerdir onlar... 

İnsanın elinden güzel anları çalan hain ülkelerdir...

Günlük hayat dertlerini insana çok gören...

Ve bu toprakların az sağındaki, az solundaki bütün benzer halklar bu hissi bilir.
Sadece halklar bilse keşle diyeceğim, zira maalesef ki bu hissi  o toprakların kalpsiz efendileri de bilir. Ve bunu  bayıla bayıla yönetir…

Ama ne çare bunu dile getirsen de… 

Öyle bir yas halidir ki...

Paylaşması zul olan...

Anca bu topraklar bilir…