4 Haziran 2018 Pazartesi

ELİFLERDEN ELİF BEĞEN


Anam ne zor şey şu kendini bilmeye çalışmak!

Senelerdir kendimi buna adadım, yakın çevreme baygınlık geldi. Ama başladık artık, duramıyoruz.

Ne zor şey kendini kandırmadan yaşamak!

Hep diyorum, kendimi kandırırken harikaydım. 

Bir kere herkese bok atmak harika bir şeydir. He he, kimseleri beğenmezsin. Herkes salak, sen akıllısındır. Ya da daha güzeli, herkes kötü, sen iyisindir. Herkes duyarsız, sen HSP'sindir. Bilemediniz değil mi, bu nedir? Yeni girdi hayatımıza, Highly Sensitive Person demekmiş. Bu kalaslarla, salaklarla, kötü kalplilerle bir arada olmaya hep isyan eder durursun. Dururdum. Valla ben "Yok valla, öyle değil," desem de , facebook beni hemen yalancıya çıkarır. Zira, her gün duvarımdan eski elif akıp durur.

Hayalim, kimseyi kandırmadan ve kimseleri iplemeden, sadece kendim gibi yaşamak, bari şimdiden sonra. Ama olmuyor azizim! Hep bir elif hortluyor.

"Bakın, ben ne kadar sanatçı ve ince  ruhluyum," diyen elif var mesela. 
Bu, en sağlam maskem. Bir ara etrafımda sadece sanatçı ruhlular olsun diye seçiyormuşum arkadaşlarımı. O elbiseyi sıkı sıkı giydirdiklerim beni sükutu hayale uğratınca, snataçı olmalarının yanısıra (küfürbaz, tırsık, kaba, çıkarcı ve hatta hırsız- valla billa hırsızı da vardı içlerinde-  olduklarını farkedince hemen uzamıştım bazılarından), dönüp sordum kendime "Ne anlamam lazım elifcik?" diye  de, allahtan buldum. Anam, onlar da insan evladıymış meğer. Öyle ağır abi-ağır abla takıldıklarına bakmamak lazımmış, hepsi senin, benim gibi insanmış en hasından. Onlara böyle averaj insan arızalarına sahip olma hakkını görünce, kendi de bir derin nefes alıyor insanın. Sal gitsin, "Başlıycam sanatçısına, ince ruhuna," diyor  iç ferahlığıyla. Bakınız, şekil bir a, hemen bozuyorum ağzımı, haha, çok eğlenceli de. "İstersem küfür de ederim, canım ne isterse, onu yaparım," dediğin an kasılma ve tansiyon azalıyor. 

"Bakın, ben na kadar çevreme faydalıyım," diyen elif de sıkıdır mesela, ve de çok inatçıdır. 
Bu elif, insanları fedakarlar, ve diğerleri diye böler ikiye. Aynı zamanda kendini de. Bu ikiyüzlü elifi, her farkettiğimde kafasına kafasına vurmaya bayılıyorum, en haşin halimle. Ama garibim, ikiyüzlü de değil ki. Sadece sanıyor ki, etrafa faydalı olursa herkes onu daha çok takdir edecek. Bu elif, kendinden rica edilen şeylere hayır demeye başladığında az gevşedi. Açıklama yapmadan, sadece "Canım istemiyor, yapmayacağım," dedi. Kim gücenir, kim gücenmez diye düşünmemeye çalıştı. Ve hala zorlansa da, buna çalışıyor. Bazen beceriyor, bazen yine de "iyi insan" etiketine yeniliyor. Hala etrafa ne kadar hayırsever olduğunu anlatırken yakalıyorum kendisini. Az kulağını çekiyorum, o kadarına müsade ediyorum artık. Zira çok zor bu uğraşı ve tuzaklarla dolu. Etrafımda hala en çok bunlardan olduğu için de, demek ki hala çok uğraştıracak bu elifcik beni.

"Bakın, ben ne kadar çalışkanım, akıllıyım" diyeni ise en kolay yakalananı. 
Kerata, en sevdiğim aynı zamanda. Bu en eski ben bendeki. E, dört yaşında gazete okur, yazarmışım, dile kolay. Birinciliklere layık ben, ikinci olduğum hiç bir ortamı sevemedim. Ve her yeni girdiğim çevrede, ilk kaldırdığım kalkandır kendisi. Çok yapışığız birbirimize. Etle kemik mübarek, bu sebeple de en laubali olduğum kendim. Panzehiri tembelliğe, aylaklığa, mal mal oturmama  müsade etmek. Hemen uzaklaşıyor artık, sanırım o da yoruldu, ve hatta tembelleşti, emekliliğini dört gözle bekliyor.

"Ben çok iyiyim ya,"da var içlerinde. 
İyi, dürüst, adil. Bu en tırstığım. Beni çok korkutuyor hortladığında. O zaman içimde bir nefret kıpırtısı da hissediyorum: bütün kötülerden nefret eden. Ve sanırım, insanı en çok hasta eden de bu his. Beni ele geçirdiğinde, her şeyin önüne geçtiğinde,  "Habil ve   Kabil   benim de kardeşlerim yavrucuğum," bunu  hemen hatırlamaya çalışıyorum. Hayat da yardım ediyor valla, denemeye değer. Hayat karşıma muhtaç olduğum canavar ruhluları çıkararak bana fısıldıyor diyemeyeceğim, bangır bangır bağırıyor: bırak bu ikilikleri, sen işine bak, diye haykırıyor, ses öyle kuvvetli ki, apışıp kalıyorum. 

Şimdi bu demek değil ki pisliğin teki olma gibi bir ideal peşindeyim. Ama kendime ve etrafımdakilere insan olma hakkı tanımaya ahdettim sadece. İçimdeki bölücülerin farkında olunca yargısız yaşama hayalime biraz yakınlaştığımı hissediyorum. Ben hele kendimi bir bütün edeyim, sonrasına bakarız diyorum. Mümkün mü, bilemem, daha oraya gelmeme çok var. Ama hayat kolaylaştı benim için, onu diyeyim. Bu kadarım, herkes kadarım, daha da kimselerle ilgilenmeyeyim, işime bakayım noktasının etrafında dolanıp duruyorum- desem de, az evvel dandirikten iki satır karalamış, "kendi imkanlarıyla" kitap bastırmış, sonrasında tesadüfen gönderdiği bir zarfla dokunduğunu meşhur eden ablama ulaşmış, ve bu şöhretine tevazuyla şaşıran teyzemi facebookta görünce, içimdeki o eliflerin en adili ve yeteneklisi  (yazar olan, ve kitap bastırmadan Nobel almayı bile hayal edebileni)  ortalığı dağıtmaya yeltendi. Ama bakın, yakaladım! Yakaladım da ne yaptım? İşte oturdum bunları yazdım... Herkesin yolu açık ola. Herkes istediğini yapsın, ben de eğer bulursam ne istediğimi, onu yapayım.

Bana bugün "Kendini korumaya çalışmak çok yorar, iyisi mi üstüne üstüne git", diyen  Seda'ya da selam eder, okuyanların gözlerinden öperim...