30 Mart 2021 Salı

HAYAL ETTİM OLDU


Demek isterdim...

Nah oldu!

Geldim, döndüm Türkiye'ye, her şey bok oldu...

Görüldüğü üzere, hiddetliyim. Bu benim şahsi hiddetim. Memleketinkini de üstüne koy, hiddet kare şeklinde yuvarlanıyorum.

Bu sabah lise arkadaşlarımla watsapta "o kadar da kötümser olmayalım" muhabbetidir beni aylardır ertelediğim iç dökme seansıma ittiren. Sevgili Şule Malhan bana "sen tanıdığım en iflah olmaz iyimsersin" derdi bir zamanlar; çok hoşuma giden bir iltifattı, ya da ben iltifat olarak alırdım üstüme. Iyimseriz ya...Beni benden alan bu Türkiye, benden öyle bir canavar  pesimist yarattı ki nasıl sakince anlatsam bilemiyorum.

Hayalimiz, canımız bebeğimiz kızımız Ayşeciği buralarda okutmamaktı. Hayal ettik, oldurduk. Sonrasında da, o zamanlar telafuz etmediysek de, buradan uzakta yaşamasına razıydık. Hatta, beni çocukken cok utandırmış Türk kimliğinden başka  bir kimliğe sahip olsun da istedik. 

Burada memleketin iflah olmaz vatan severleri okumayı bırakacaktır. Bıraksınlar da, zira derdim içimi doyasıya dökmek. Evet, ben onbir yaşımda karıştığım batı dünyası sebebiyle hep utandım Türk olmaktan. Utanmak fıtratımdaydı muhtemelen. Her şeyden utanan bir kızdım. Cevap vermeye utanırdım, hata yapmaktan utanırdım, fikrimi söylemeye (var mıydı bir fikrim?) utanırdım, izin istemeye utanırdım vs vs...Bilmeden, anlamadan utanırdım. O zamanlar en anlamadığım utanmam da, otururken ellerini bacaklarının arasına sıkıştırırsın ya,  çok ayıp yapma, derlerdi bana. En anlamadığım utanmam da budur.  Hep kızaran çocuklardandım. O elaleme rezil olmama tacizine uğrayan milyonlarca  çocuktan biriydim. Eh, doğal neticesi de, girdiğim yabancı kültürlerde uslu edepli olma endişesini en çok taşıyanlardandım. Bunun üstüne, ırkçı bir kaç öğretmene denk gelince, daha da beter utandım. Olduğum şeyden, kimliğimden, aşağılana kültürümden.

Memleketim de, anam gibi üstüme üstüme geldi hep. Ne örflerini sevdim, ne öve öve göklere çıkarılan başka bir çağa ait riyakar adetlerini. Yok büyüklere saygıydı, yok edepti namustu. Ulan hangi kaçımızı saydı o büyükler?

Bu nedenle  kızıma başka bir kimlik istedim. Hayal ettim. Oldurduk. Kendim için de zamanında etseymişim keşke. Aile cenderesinden kafamı azcık çıkarabilseymişim keşke. 

Şimdi de öyle bir zamanda geri döndüm geldim ki, memleket yangın yeri. Ama herkes saç tarıyor...Hatırlayıp asabımı bozmayayım. Gerçekten memleket başka boyutta. Gerçekten başka yerlere göre (tabi bunun Afganistani, Suudi Arabistan'ı da var bizden beter)  daha iyi olduğumuzu düşünen epey insan var. Herkes deli gibi alıyor, alıyor, alıyor. Her şeye kolayca ulaşabilmeyi medeniyet sanmaya devam ediyor. Ne istesen kapında! How happy I am! Başka nerde var bu lüks? Çarşımız pazarımız dopdolu. Sahil kasabalarımızın maşallahı var: emlak affı için ruhunu satmış, satacak insanlarla dolu. Paralel hayatlarında ise sosyal medyada aktivistiz.

Ha, bir sağlık sektörü iyi allahtan. Hem ben, hem Kerem üstüste bacak, ayak falan kırdık geçtiğimiz Aralıktan beri. Kerem, kaldırıma park etmenin nesi anormal anlamayan (bunlar tabi ki gitmek istemez buralardan, nerede o rahat başka memlekette?) ve  ara sokakta neden hız limiti var bilmeyen şehir magandaları yüzünden, bense kendi salaklığım yüzünden. Beş dakikada beşiktaş, paran varsa herşey şipşak halloluyor. Allah razı olsun kadri bilinmeyen doktorlarımızdan.  Allah cezasını versin o para basma makinası hastanelerin. Hastane taciziyle yaşadıklarımız roman olur. Yazıp sinirlenmeyeyim şimdi. Başka zaman belki...

Ne bakkala, ne çakkala güven yok. Arkamı dönmeye korktuğum bir ülke burası. Sıradan bir beyaz Türk olarak benim hissettiklerim buysa, vay haline diğerlerinin. 

Beyaz Türk olarak yetişen kızım bizden daha rahat yaşasın diye hayal ettik gitmesini. Zira burada averaj insanın olanlara üzülmekten   enerjisi tükeniyor. Ve kızlar pıtır pıtır ölüyor. Küçücük bir kızı sevgilisiyle yazışıyor diye okulu kızı utandırmış, kız canına kıymış. Al sana haber. Hooop ışınlandı elif geçmişe. Al sana eğitim... Hem ailede, hem okulda. Bakın, kimsenin o para makinesi güzel "medeni"  okullarımızda bir bok öğrenmediği gerçeğini es geçiyorum. Okulların çoğu daha genç olmak demek ne demek haberi olmayan, gelenek görenek diye böğüren gerzeklerden oluşan bir kurum bizde. Bizim Ayşe, güya medeni, Atatürkçü falan (o zamanlar bizim için de  bir değerdi bu sonuncusu) bir okula gidiyordu. Bizimkisi tenefüste erkek arkadaşıyla (ilk sevgilisi 😉) bir sınıfta kızlı erkekli oturularken, nöbetçi SS sınıfa girip Ayşe'ye çıkmasını söylüyor. Arada sanırım bir tartışma da oluyor. Okula hışımla gidip ağızlarına sıçtığımızı hatırlıyorum. Ne demek? demiştik saygıdeğer müdüre. Nedir mesajınız bu çocuklara!  Kızlar orospu, erkekler tecavüzcü...Al sana böyle büyütülen bizlerin türkiyesinin neticesi...Adamın ipe sapa gelmez cevabı içimde hala yankılanıyor: "siz bilmezsiniz bunlar kameraların görmediği köşelerde neler yapıyorlar!" Ulan napar iki ergen! Ya da naparsa yapar sana ne!  Ahlak zabıtası mısın sen! Senin işin mi o?   Güzide eğitimci...Al bir geç kız canına kıymış senin gibi biri yüzünden. Tabi, oturuken elleri  bacak arasına sokmak da ayıp zaten. Bunlar sadece "ötekiler" değil böyle düşünen. Adım gibi eminim hepsi aramızdalar. Ve de  çoklar. "Bizden"  dediklerimizde de dolu bu kahrolası zihniyet. Gömülesi, üstüne işenilesi zihniyet...sonra da tüy dikilesi...İşe ya da sıç farketmez...Anladınız siz...O namus dediğiniz bok çukurunda boğulasınız hepiniz...

Ha bi de sizler-bizler davası var. Hiç girmeyeyim, çıkamam. Nerede birleşeceğiz biz bu kadar at gözlüğü, bu kadar ateşli silah kuşanmışken. Bu kadar salakken. Ah Aziz Nesin ahhh...Ben daha da ileri gitmek istiyorum şu an... Kendini sadece eğitimli olduğu için akıllı sananların da ...hadi neyse...durdurayım kendimi.

Kanada'daki sevgili  arkadaşlarım...Hiç aklınız kalmasın buralarda. Bir havası, bir suyu demek isterdim. Ama havası da, suyu da herşeyi kokmuş buraların. Siz de buralar için üzülmeyi bırakın. Zira burası, birinci  dünya ülkesi vatandaşıymış gibi takılıp happy happy yaşamaya devam edenlerle, bedbaht aktivistlerin nafile gayretleri arasına sıkışmış, nefes alamayan bir ülke. Evlatlarından kendimi bildim bileli nefret eden ülke. Çocuklarına çocuk olma, gençlerine genç olma, insanına insan olma hakkını tanımayan bir ülke. Akıldan, fikirden, bir düşüncesi olandan nefret eden bir ülke. O beni hiç sevmiyorken ben neden sevecekmişim onu? 

Kötümserin dibiyim bundan böyle...

Oh be...Az boşaldım... Ama merak etmiyorum, iki insana karışırım, hemen doldurur bu ülke... 

Okuyana benden selamlar...