27 Eylül 2015 Pazar

BÜYÜRKEN BÜYÜTENLERE

             




uzaklar  örtsün üstlerini sadece,
varsın, okyanuslardan duyulmasın sesleri …

dünya değmesin neşelerine,

varsın, tek mesafe olsun sızlatan yürekleri…

kimdir  büyüyen, 
kimdir büyüten, 
orası meçhul... 

eninde sonunda bir yerlerden uzanır öperiz geceleri...





20 Eylül 2015 Pazar

DEAR MARC KNOPFLER, I LOVE ALL YOUR VERSES…STILL, MAY I ADD A FEW THINGS?






“Why worry?
There should be laughter after pain, 
There should be sunshine after rain”

Some lyrics have perfect synchronization. They have such a talent to wait for the perfect moment to  touch your heart  exactly . And you are so happy to welcome them , you open yourself, and let them in with their owner, and the remain with you all your life. At the moments of despair, you just look around within you. And find them , then take them out from the place they have been hiding , wipe away the dust and rust on them, and they start to shine as bright as the first day you have noticed them.

Those are from “Why Worry?”  of Mark Knofler.

Although very naive, they possess the deep essence of everything: the continuity of life. They remind us of that never-ending cycle, never-ending, but not vicious.  As one thing fades away, its opposite appear at dawn. Nothing is forever. Days follow nights, sunshines follow rains, pains are not forever, laughters are sure to follow them. That is the simple way that things go, so simple as those few simple words above. 

In times of despair, they hold great hope, if one can hold onto.  “Heaviness of life is never continuous, at some point there will be some relief,” seems to be  a fairy tale approach to many. But it is not the case, if one understands that  admitting the reciprocal is also necessary: that is, after the sunshine, clouds may reappear. You cannot take one, and leave the other, they come in one package. “C’est la vie” it is…

I came across that song recently, when I can tell you frankly that I was very down… If it wasn’t Mark who was singing it-he is my teen-age love- it would never  wake me up from the somber illusion of life being really crueli I would just shut my ears, my feelings, my understanding, my everything to all Polyannas of the world. But with some people it is always different, you are always open to them, whatever happens around you, and he is one of them for me. He could touch my heart and revive its hopes more then any other thing could do…After switching to a more optimistic mode, life starts to glide smoothly, we all know that…And that time also , what was expected just happened. All the world, all the stars, all the planets they gathered on my side, and whispered to me: “You are safe Elif, everything will be alright.”

But what I am more happy with is that today I know what is more important than that feeling of relief, of that feeling of hoping always for the best to come:  And that most important point is having a more stable approach towards everything that happens around us, that doesn’t lead to very dramatic ups and downs is ,. Although I admit that it is easier said then is done, having that feeling at heart uninterruptedly and wishing for that helps alot.  Life may be harsh sometimes, or very generous at some points. Either way, if we are able to go on calmly, without need of exaggeration with whatever we are doing, living or dreaming, then that means we are balanced within ourselves. We can be sad, we can be bad at some crossroads, that is totally human. But the problem arises when we are tangled within those feelings, when we become the feeling itself…Thus, being able to disattach from those feelings, and  observing them from outside helps a lot.

Understanding life as it is, that all consistes of dualities whether we like it not, calms our thoughts, our feelings, our whole being, then it becomes so easy to proceed with whatever we are occupied with. A smooth pathway becomes clear to our eyes, and we can clear  the bushes that we come accross, set  the thorns  aside if they appear at unexpected moments. Understanding that life is as it is, with all its goods and evils helps us to  use our energy in our pursuit of our dreams… 

Whether laughter or pain,  rain or shine…”



8 Eylül 2015 Salı

SIRADAN DİYALOGLAR- AYNI EV- SAHNE 2

Banksy'den...


-Kız kapat şu televizyonu dedim sana, aaaa! Kapat da ağız tadıyla yemeğimizi yiyelim.

-Tamam anne kapattım.

-Neden böyle olduk biz böyle! Her yer kan, revan! Ne olacak bu memleketin hali bilmiyorum vallahi. İnsan olan dayanmaz!

-Ay, kapat konuyu Rezzak, dünyanın sonu bu olsa gerek… Kürtlerin evlerini yakmaya kalkmışlar gördün mü? Ellerinde meşaleler, allahım sen aklımızı koru yarabbim… Çoluk var, çocuk var, kimse engel olamamış, kalabalıklarmış, polis de öyle seyretmiş…

-Ne yapsın polis canım, öyle azılı grubun karşısında. Bu millet çok çekti bu Kürtlerden, onun da vebali bu…Ama insanın canı acıyor işte…

-Ee, merhamet herkese nasip olmuyor işte ne yapacaksın, benim iyi kalpli karıcığım. Memleket meseleri insanı yoruyor vallahi, yarın Cuma, şöyle sazlı sözlü bir yemeğe gidelim de, biraz içimiz şenlensin. Memleketin  bu kadar derdi arasında biraz ferahlayalım... 

-Anne, ben bu Cuma Helin’lerde kalabilir miyim?

-Ay şimdi şakkadanak bayılacağım, Helin dedi yine!

-Dur parlama hemen kıza yahu Rezzan… Bir lafını bitirsin… Söyle kızım, ne var Helin’lerde bu Cuma?

-Bir şey yok baba, kurslardan, okuldan, çalışmaktan görüşmiyoruz hiç, cumartesi sabah dersane yok  ikimize de, öylesine yani… 

-Bak Perisu! Sana kaç kere dedim o Kürt kızıyla görüşmeyeceksin diye! 

-Ya anne ya! Sen ablasını sevmiyorsun diye bana neden engel oluyorsun ya!!!Kızın ne suçu var!

-O ablası var ya, ablası, azılı o!  Terörist! Sevgilisini vurduklarından beri de iflah olmadı, iyice azdı…

-Ablasını günahından kıza ne Rezzan’cığım, sana yakışıyor mu? 

-Yalan mı? PKK işte.  Gezi’de de rahat durmadılar ailece zaten, her taşın altından çıkıyorlar, daha kız 18 yaşında, biraz daha büyüse, azılı militan olur bu … Ailesi de göz yumuyor, ne işi var el kadar kızın Gezi’de mezide? Rahat batıyor tabi! Dağdan geldiler, apartmanın yarısını aldılar, yani paranız da var, ne rahat durmazsınız, değil mi? Hadi dağa çıkanlar yokluktan falan çıkıyorlar, sen Etiler’in göbeğinde yaşarsın, özel okullara gidersin, ne işin var Gezi’de mezide, geberesiceler… Ellerinde pankartlar, nifakçı hepsi. Tamam biz de bayılmıyoruz Tayyib’e ama maazallah hükumete bir şey olursa, istikrarsızlık ne bilmiyor bu gençler çünkü! Hani kendileri yetmiyor, buncacıkları da ayartıyorlar…

-Ama anne ya! Aklım yok mu benim, niye ayartılayım. Sizin dediğiniz gibi değil hiçbir şey. Sadece bu kanalları seyrediyorsunuz, ne bilmenizi istiyorlarsa , onu anlatıyorlar size, haberiniz yok hiçbir şeyden! … Üstüme kapıyı kilitlemeseydiniz, ben de orada olacaktım!

-Sus dedim sus, bak hala konuşuyor, küçücük aklıyla! Görüşülmez onlarla! Vallahi sen de mimlenirsin, tahsil hayatın biter!  

-Anne ya … Üfff!! Sizinle de konuşulmuyor ki!

-Onu bunu ben bilmem! Gidemezsin dedim o kadar! Hem bana yardım edeceksin. Dernekte barış konseri düzenliyoruz. Yapılacak dünya kadar iş var, yardım edeceksin, ne güzel şeyler yapıyoruz, görsen vallahi… 

-Al benim iyi kalpli karıcığım, aklınızla bin yaşayın. Kızım sen de bak şanslısın, böyle iyi kalpli kadınların arasında büyüyorsun. Başkalarına yardım etmek büyük sevap, hele söz konusu memleketin huzuruysa. Bu barış konseri harika fikir. Senin yerinde olsam, ne olduğu belirsizlerle değil, kendin gibilerle takılırdım. Bak Muzaffer Bey’in kızıyla görüşsene, adam daha yeni Milli Eğitim Müdürü oldu. Böyle vatansever dostlar lazım insana.

-Ya baba yapma ya! Adam hakkında neler anlatılıyor, sen deme bari bunu! O çocuk yurdunun müdürüyken, adı çocuk tacizine karışmış, artık örtbas edilemiyor böyle şeyler…

-Sus, bir daha duymayayım, karısı bizim genel sekreter… Hepsi iftira, bir şey kanıtlayabildiler mi? Hayır! Çamur at izi kalsın! 

- Ama kızı da adamla konuşmuyor, sence neden acaba anne?

-Evet Perisu, dedikodu çok günah… Gözünle görmediğin şeye inanmayacaksın hayatta, bak baba nasihatı sana.

-Oha baba! Bir de göz önünde yapsaydı! Zaten yeteri kadar göz önünde, fotoğrafları düştü twittera…
-Sen babanla nasıl konuşuyorsun bakayım!

-Fotoşoptur fotoşop… Adam kalantor adam, uğraşacaklar tabi, kedi ulaşamadığı ciğere mundar der hesabı…

-Bazen inanamıyorum size!!!

-Sus sen karışma küçük aklınla! Adam çok hayırsever, yine bir okul yaptırmış. Karısı hava atıp duruyordu dernekte, biraz sinir oldum,ama ne de olsa hayır işi, memleketi seven insan az bu devirde…

-Evet Perisu. Anne haklı. Büyüyünce anlayacaksın bizi…Vatansever insan olmak çok önemli hayatta, bir hayrın olacak bu vatana…

-Ah  kocacım benim…Herkes memleketini senin gibi sevse keşke…

-Evet , çok vatanseverler, oğulları da yurtdışında okuyor görünüyor, hayırsever insanın asker kaçağı oğlu…

-Bu devirde askere çocuk mu gönderilir, ben olsam ben de göndermem. İnsanın yavrusu söz konusu olunca akan sular duruyor vallahi…

-Tamam anladım, peki ben gidebilir miyim Helin’lere? 

-Konu kapanmıştır Perisu! Kürtlerden uzak duracaksın, kendisi değilse, ailesinde mutlaka biri teröristtir. Açma şu televizyonu dedim! İçim kahroluyor şehit haberlerine! Vah vah! Kaç tane ceset yanyana...Allah ana babalarına sabır versin… Bunlar için de bir dua mı okutsak dernekte , ne dersin Rezzak’cığım? 

VİCDAN





Bazen çocuk gelin
Bazen kıyıda bebek
Bazen aç çocuk
Bazen çöpte bebek

Ertesi gün
Pasta börek. 


"Vicdan en kıymetli şeyimiz" demişti kıymetli biri bana... "ortalara şuursuzca savrulacak şey değil", demisti.

İdrakı daha çok yıllarımı alacak sanırım...

Foto benden.

2 Eylül 2015 Çarşamba

SIRADAN DİYALOGLAR- HERHANGİ BİR EV- SAHNE 1



-Kız kapat şu televizyonu dedim sana, aaaa! Kapat da ağız tadıyla yemeğimizi yiyelim.

-Tamam anne kapattım.

-İçim parçalanıyor bunları gördükçe, ne günlere kaldık! Bizim plazanın önünü mesken tutmuşlar garipler. Sülalecek dileniyorlar, bebe, belik, görsen Rezzan, için parçalanır. Ne olacak bu dünyanın hali bilmiyorum vallahi. İnsan olan dayanmaz!

-Ay, kapat konuyu Rezzak, dünyanın sonu bu olsa gerek… Biz de bugün dernekte konuştuk, ne yapsak etsek de bunlara biraz yardım toplasak diye. Bir kermes mi yapsak, yemek mi düzenlesek yaz bitmeden. Şu yeni gelen Asude var ya, ay kadın ırkçı çıktı vallahi! Hem de bu devirde! “Yardım edecek bir Araplar mı kaldı!” diye olay çıkardı bugün. Neyse ikna ettik sevaptır diye… Ne kadınlar var ya! Güya okumuş etmiş, ama işte kalpsiz , kalpsiz. Derdi gücü giysin, taksın, takıştırsın gezsin, tozsun… 

-Ee, merhamet herkese nasip olmuyor işte ne yapcan. Çok iyi düşünmüşsünüz benim iyi kalpli hayırsever karıcığım. Şöyle sazlı sözlü bir yemek yapın da biraz içimiz şenlensin. Dünyanın bu kadar derdi arasında biraz ferahlayalım. 

-Anne, ben bu Cuma Cemile’lerde kalabilir miyim?

-Ay şimdi şakkadanak bayılacağım, Cemile dedi yine!

-Dur parlama hemen kıza yahu Rezzan… Bir lafını bitirsin… Söyle kızım, ne var Cemile’lerde bu Cuma?

-Bir şey yok baba, taşındıklarından  beri görüşmedik hiç, cumartesi sabah dersane yok  ikimize de, öylesine yani… 

-Bak Perisu! Sana kaç kere dedim o çingeneyle görüşmeyeceksin diye! 

-Ya anne ya! Sen annesini sevmiyorsun diye bana neden engel oluyorsun ya!!!Kızın ne suçu var!

-Onlar Çingene! 

-Deme şunlara Çingene Rezzan’cığım, sana yakışıyor mu? 

-Yalan mı! Çingene işte.  Boşnak geni var bizde diye hava atar durur, ben bilirim ama, Çingene bunlar… Görüşülmez onlarla.  

-Anne ya .. Taktın kadına sen de..

-Onu bunu ben bilmem! Gidemezsin dedim o kadar! Hem bana yardım edeceksin. Dernekte Suriye’lilere paket yapılacak. Herkesten giymediklerini istedik, ne güzel şeyler geldi görsen vallahi… Millette eski de yok ki anacım! Sonra da alışverişe gideriz, yeni sezonluklar çıkmaya başlamış. Hiçbir şeyim olmuyor vallahi üstüme…

-Al benim iyi kalpli karıcığım, senden mi esirgeyeceğim. Zaten hallettik ihaleyi…Çok şükür. Ödümüz koptu biraz ama, aklın yolu bir. Bizden iyisi yok ki memlekette. Ama bu kez çok pahalıya patladı bize.

-Temel atma ne zaman, ay şimdi ona da elbise lâzım. Böyle çok yerde görününce de elbise yetişmiyor azizim…Her sefere başka şey almak da nasıl zor bilsen, takısı var, ayakkabısı, çantası, elbiseyle de hallolmuyor ki…

-Al ne istersen, bakan makan da gelir şimdi törene, altta kalmayalım… Kaç dana kessek acaba?

-Ya baba kesmesenize şunları her seferinde onar onar!

-Yok bu kez on yetmez, kolay mı aldık işi? Yüz kessek azdır!

-Oha!

-Sen babanla nasıl konuşuyorsun bakayım!

-Ama anne, yazık değil mi o kadar hayvana!

-Sus sen karışma küçük aklınla! Sevabı büyük onun…Hem fakirlere dağıtıyorlar onları biliyor musun sen?

-Evet Perisu. Biz kesmesek onları, bir sürü insan et yiyemiyor  memlekette sen biliyor musun? Sayemizde dönüyor memleketin çarkları.

-Merhametli kocacım benim…Herkes memleketini senin gibi sevse keşke…

-Açma şu televizyonu Perisu! İçim kahroluyor! Vah vah! Daha ne yapsak şunlara acaba?