Ne tuhafsın be hayat!
Neden herkes senden aynı şeyi diler de, herkes hep aynı şeyleri
dilediği halde şimdi olduğumuz hallerde buluruz kendimizi?
Herkesin dilinde birlik, barış, huzur vır vır danır durur
da, bunu dileyenler birbiriyle bir türlü anlaşamaz?
Barış diler bütün diller, neden bu dilek hep dillerde
oyalanır? İnemez kalplere...Bir de dilemeseler ne hallerde olacağız kimbilir...
Şartı olur mu barışın?
“Birlik” herkesin dilinde neden üçe, beşe, ona bölünür, bir
türlü aynı BİR olamaz?
Dinlisi, dinsizi, demokratı, teokratı neden herkes illâ da
benim dediğim de benim dediğim diye tepinir de gürültüden duyamaz hale gelir
karşısındakini?
BİR olacaksak, neden kabullenemez “ötekini”?
Tepemizdeki çatı bir, bastığımız toprak bir, soluduğumuz hava bir...Sözde bölen adem eli...
Aynı “safta” görünenler dahi birbirini anlamaya çalışmaz,
bırak anlamayı “diğeri”ni ?
Dillerde aynı nakarat...
Neden kalpler söyleneni duyamaz ki?
Etrafı dolduran gürültüden
mi?
Ey be hayat!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder