Kahramansın...
Yoldasın...
Ha gayret koş, koş, koş... Yürüme. Koş. Zaman seni
beklemiyor.
Gelişmek iyidir, seni geliştirsinler.
Aslansın, kaplansın, sen bir incisin. Elbet bir şeyde
birincisin.
Ara, ara, elbet bulursun.
Oku, seyret, koş. Arada da dur deyolar...Dur. Hem koş, hem
dur.
Ne zaman duracaksın, ne zaman koşacaksın kafan karışır da
bilemezsen, aç sosyal medyayı. O bilir.
Eğitimden eğitime koş. Durmayı öğreten eğitimlere koşarken
asla durma. Git bayıl paracıkları eğitimlere. Onlar ne zaman derse o zaman dur.
İçinde sanatçı var, içinde dahi var, içinde yazar var,
içinde fotoğrafçı var...Hepsi içinde. Birine inan. Sonra eğitil. Sonra gereken
her türlü donanımı al. Donanımsız
aletsiz, edavatsız olmaz. Git, neye inandırıldıysan, ona bas bas
paraları, al, al, al, sonra koş, koş, koş...Sonra at kendini ortalara “şuymuşum”,
“buymuşum” diye. Seyircin ekranların başında, alkışları parmak ucunda, tuşlarda
, like, like, like...tık, like, tık, like...
Göründün işte...
Bir bok değil, değilsin. Sen de “pişusun”.
Bu lafa hastayım. Benim eskiden dillere destan bir laz
ortağım vardı. O’ndan duymuştum bu lafı. Karadenizin bir yerinde, matah bir şey
olmak anlamında kullanılan bir harika sözcük: “pişu olmak” . Bir şey olmak
yani.
Üzülme genel müdür olamadıysan, dünyayı kurtaramadıysan...
Takıl dalgaya.
Seni de pişu yapar bu yeni dalga...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder