14 Mart 2014 Cuma

EN SEVDİĞİM CANAVARLARDAN BİRİ: ANARŞİ























70'li yıllardan kalmayım ya, benim de anılarım var o yıllardan. Anarşi yılları, malum. Anarşistler sevilmezdi bizim evde. Benim babam  hep sayar söverdi o anarşistlere. O zamanlar hala bana anlatılanlarla idare ettiğim yıllardı. Ailede "bağzı" akrabalar bu anarşistlerden taraftı. Ama ben severdim onları. Çünküsü yok, sevgi anlatılabilen bir şey değil. Hissedersin, seni güzel güzel karşılamalarından, uğurlamalarından, seninle ilgilenmelerinden anlarsın sevildiğini, sen de onları seversin.

Daha o zamanlar aile içinde bir arada çok eğlenebilirken , aniden bazı anlamadığım durumlarda biz ve anarşistler olarak iki taraf olurduk. Olağan bir günde biz birbirimize kaynardık, renklerimiz bulaşırdı. Ama eskaza bir olay olsun memlekette, hemen hoopp, herkes kendi rengini çekerdi kendisine, toplardı eteklerine, müsaade etmezdi diğerininkine karışmasına. Babam da hep “Herkesi sevelim” tipiydi aslında, ayırımcı olmamakla övünürdü,  ama bu herkese kapıcılar, dilenciler, hamallar, fesat akrabalar, dedikoducu komşular girebildiği halde bir tek  anarşist denenlerin pasaportu yoktu. Dolayısıyla anarşist "ayırıma gelebilen"  tek şeydi ve şeytan gibi bir şeydi. En kötü şeydi. Bir gulyabani, bir anarşist... Bunlar aynı kategoriden canavarlardı.

Anarşistler  çok tehlikeli kitaplar okurdu, maazallah okursan büyülenebilir etkisi altına girebilir, sen de bir anarşiste dönüşebilirdin. Öl daha iyi yani. Bunlar şiir de okurlardı. Ben şiir severdim, ama şiir en tehlikeli yazı türüydü, seni en kolay etkisi altına alabilen türdü ve bu en tehlikeli kitaplar genelde şiir kitaplarıydı. Anarşist olmak için önce solcu olmak gerekliydi. Solcular şiir severdi, ve eğer şiir seversen solcu olabilirdin, düz mantık yılları. Ve solculuğun mutlak kaderi  ise büyüyüp sonunda anarşist olmaktı.

Ben o akrabaları severdim, ama babam bazen sever, bazen sevmezdi. Memlekette bir olay olduysa ben bilirdim hep müsebbibi kimdi: hep solculardı. Sağcılar hep kışkırtılandı memlekette. Onlar her şeyi doğru yapandı. Bizi en çok sevenlerdi. Ama yazık, hep kışkırtılırlardı. Hep oyuna gelirlerdi. Aslında o yaşta bile, “Yahu eğer herkes kışkırtabiliyorsa bunları demek ki tümü salak,” diye düşünürdüm, ama demezdim tabi, salak mıyım, hem çarpılıp anarşist olabilirdim bunu dersem .

Babam ve bu bazen sakıncalı-bazen değil akrabalar bir araya geldiklerinde sesler yükselirdi. Babam tabi ki en çok bizi düşünen, huzurumuzun bozulmasını hiç istemeyendi. Ama nedense huzur bozulurdu. Her gün  ölürdü gençler. Her gün yiterdi canlar, her gün ağlardı analar. “Bu da ne ki? Biz neler gördük?”  misali bir cümle oldu, ama gerçekti o günler, ve günlerce, gecelerce, senelerce sürdü. Biz Ankara’da Siyasal Bilgiler’in yakınında otururduk, Cebeci’de. Bomba patlar, camlar düşerdi yerlere. Babam patlar, anarşistler vurulurdu yerden yerlere. Ah o anarşistler ah, onlardı memleketin içine eden…

Anarşist akrabalar en eğlenceli akrabalarımdı. Anarşist olmayan bir düzine son derece sıkıcı, dedikoducu, fena fena bakan akrabalarımız da vardı. Yanak okşamaları bile tiksinçti bana kalırsa, her sözleri iğne gibi batabilirdi, ama anarşist değillerdi, dolayısıyla onlar her zaman muteberdi. Değerlerinden şüphe edilmezdi. Hepsi vatanseverdi. Vatanını sevmek de iyi bir şeydi, vatanını seven ise asla anarşist olmazdı. 

Ben böyle senelerce yaşadım. Ta ki, Cezayir’e gidip elaleme karışana dek. Elalemin en sevdiğim hali o halidir: başka dünyalardan başka insanlar, başka açılar.

O esnada darbe oldu Türkiye’de. Darbe sadece memlekette olmadı, benim kafaya da aldım bir darbe. Evde annemler pek sevindi, sonunda anarşi bitecek, gençler ölmeyecek diye. Okulda bir Fransızca öğretmenimiz vardı, Mösyö Cheureulle, sağsa kulakları çınlasın, bizdeki darbenin üzerine   darbe nedir, o da  anlatmıştı. O anlattığı darbeyle bizim evde konuşulan darbe aynı darbe değil gibiydi sanki. Başka bir diyarda bir şey olmuşsa, müfredata bakılmaz, günlerce dünyada olanı anlatırlardı o “elalem” okullarında. Dolayısıyla, dünyanın sadece sevdiğimiz köşeleri ve komşuları değil, her yanı bizimle birlikteydi o okullarda. Dünyanın her yanındaki çocuklara ağlanırdı. Evde bizimkiler sevinirken, bu Fransız dövünmekteydi, “Ah darbe de darbe,” diye. Benim kafa bi-dünya, anlamazdım. “Bizim için iyi bir şeye bu adam niye bu kadar dertlenir,” diye. Z filmini ilk o seyrettirdi bize, bizim güzel darbemizin üstüne. Nazım Hikmet’i de Allah biliyor ya, o okuttu bize ilk. Yahu, adam hem anarşist, hem şair, ama  bize okulda okutuyorlar bu Fransızlar, bunu anlamazdım. Bizim için kötü, ama dünya için iyi bir şey miydi yani Nazım Hikmet?  

Ama o dizeleri anlamaya başlamıştım artık. Ben de mi anarşist oluyordum? Sanırım kanıma girmişti o zehir. Babama sıkıysa söyle, tabi ki gizledim. Anarşistler gibi gizli kapaklı düşündüm düşündüklerimi. Adet zaten öyleydi, düzen bozmak isteyen anarşistler hep en sinsileriydi, her şeyleri saman altından yürürdü. İşte aynı benim gibi…Sinsi anarşist Elif, düzen düşmanı, çıbanbaşı, şiir ve bilumum sakıncalı şeyler okuyan Elif…"Kendi kaşındı babam, göndermeseydi ne yapalım o okullara", diyerek huzur buldu ruhum işlediğim vatan hainliği günahı karşısında... Üstüne ODTÜ, en anarşistinden. En depolitize yıllarda bile komünist dergilere çıktı eylemlerde resimlerim, hala saklarım, hala annemlerin haberi yok. 

Gezi olaylarında bile aksatmadan eylemlere katıldığımız için annemden fırça yemiş 50'ye merdiven dayamış bir kadınım ben, neden derseniz, bizim o  vatansever akrabalar facebookta resimlerimi görüp, "Senin kızın boy boy resimleri var Gezi'de", diye fitnelediklerinden, annem beni elebaşı olmakla suçladı, epey olay çıktı, zor sakinleştirdik kendisini. Hatta bir pazar sabah aradı, asabi asabi "Neredesin sen?" dedi, "Evdeyim anne nerede olacağım" cevabıma inanmadı ve "Yalan söyleme, seni Gezi'de görmüşler, etrafı süpürüyormuşsun" dediğinde ne diyeceğimizi bilemedik, sadece Kerem, "Anne , Elif evi süpürmüyor, nerede Gezi'yi süpürecek?" mantıklı yanıtı karşısında sakinleşti minnoş annem.

Babamın anarşistleri tarzında bir sürü “anarşist” tanıdım hayatta sonra. Bir de hep  bizim salak akrabalar gibi insanlar tanıdım kendi güzel, küçük, güvenli, dar dünyalarında kendilerine dokunmayan yılanlarıyla mutlu mesut yaşarken, içinde oldukları  küp boğazlarına kadar çamura batarken, hala nefes alabiliyorlar diye hep mutlu olan, ve memleket karışmaya başladığında habire vatanseverlikten bahsedip, huzur bulan, anarşistleri hala sevmeyen, çocuklarının bu anarşik işlere bulaşmamasıyla gurur duyan.  O küp çamurla, yılanla, yalanla dolup taşıyorken bile, hala olan biten başka memlekette oluyormuş gibi takılan çok sevdiğim arkadaşlarım var . “Evlere girelim, kapıları kilitleyelim, dizimizi açalım, anarşistlerden uzak duralım” tipi arkadaşlarım dolu. Babam gibi, onlar da sevmiyorlar anarşistleri, onlar sadece vatanlarını seviyorlar, alıştıkları gibi…Ana-babalarından gördükleri gibi…

Benim arkadaşlarım arasında böyleleri varsa eğer, diğerlerine ne diyeyim ben? Akıl fitil değil ki, götüne sokasın.

Herkes vatan sevgisiyle nefret ediyor anarşistlerden. Eskinin anarşist dedikleri , şimdi çapulcu. Babalar şimdi düzeni ve rahatı bozuyorlar diye çapulculardan nefret ediyor, ve çocukların ödü kopuyor çapulculardan . Bu evlerden çok var ne acı ki… Kaderi  hep anarşistlerden, çapulculardan korkarak başı kumda yaşamak olmamalı güzel zavallı memleketimin. Sonra kurtulamıyor bu Ortadoğu hastalığından işte. 

Hala çocuklara, gençlere oluyor olan. Çocukları anarşistler değil, bu  anarşistlerden korkan, düzen değişikliğinden tırsan, değişim  gücünün kendinde olduğunu anlamayan, sorgulamayan, dayatılana boyun eğmeyi tercih eden  kafalar ölüdürüyor. Çoğunluğun tercihi öldürüyor Berkin'i de, diğerlerini de. Korkuları öldürüyor. 


6 yorum:

  1. canımın içi yüreğine sağlık

    YanıtlaSil
  2. Seninle komsu olalim. Guzel beyninin suzdugu damlakardan her gun feyz alayim istiyorum. Tanidigim en akli başında, en tatli insanlardan birisin. Ben sana bayiliyorum anarsist kadin....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hiç bir şey okuyup yazamaz sadece çene yapardık :) akıl zaten başta olacak, kıçta olan durumlara şahitiz ...fena oluyor...

      Sil
  3. Diyecek söz birakmamissin...

    YanıtlaSil