8 Temmuz 2017 Cumartesi

GÖRÜNMELERE DAİR



Beni kahve tetikliyor...

Sabah kahvemi içerken değil de, genellikle yaparken akıyor içime yazılar...Neler yazıyorum o arada, bilseniz, yazsam sahiden roman olur.

Oturmuyorum çoğu zaman klavye başına. İçimden yazıyor, içimden okuyorum.

Bir yere dökmesem de, döksem de, o kelimeler  beni sakinleştiriyor.

Eğer ki kağıda- ekrana- word dokümanına-bloğa dökmüşsem aklımı ziyaret edenleri, o zaman birileri okusun istiyorum. Bekliyorum. Bakıyorum. Like’ları saydığımı farkediyorum.
Halbuki içime yazıp, içimden okuyunca, sadece keyfi kalıyor.

Diğer türlü, beğenenler, beğenmeyenler oluyor. Etkilenmediğimi düşünsem de, geri bildirimlerden haz alıyorum.

Ne kadar üstünde çalışsam da, ben alkışlar için  eğitilenlerdenim...

Görüldüğü zaman var olduğuna inanan, görülmediği zaman “hiç” olduğuna inandırılmışlardanım.

Folklor ekibinde herkes kırmızı şalvar giymişken, çingene pembesine layık görülendim ben.

Herkes sadece öğrenirken, derecelere oynayandım.

Herkes yaşar giderken, ben nefes nefese hayatla yarışanlardandım.

Mutluyum, mutluyum diye coşanlardandım.

Yapıyorum, yapıyorum diye haykıranlardandım.

Burdayım, burdayım diye bağıranlardandım.

Ne kalabalığız aslında biz.

Şimdi ise sadece fısıldıyorum: yazıyorum, yazıyorum diye.

Bazen yazıp yazıp atıyorum.

Evet, biri bana “kalbime dokundu yazın” dediğinde içim ısınıyor.

Yine de sadece senelerin ağırlığını atıyorum diye yazıyorum...

Öyle çok haybeye teşhir etmişim ki kendimi, görünür olmaya tırsıyorum.

Çok şükür, kendimi daha az kandırıyorum.

Yani en azından öyle sanıyorum.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder