Hastayım bu günlere. Analar günü, danalar günü, her şeyin
günü ... Hep düşünürüm, olan var olmayan var...Hep hüzünlenirim olmayanlar
için, bu nedenle pek bayılmam bu günlere. Birden facebookta karşıma Arkadaşlık
Günü çıkınca gülümsedim.
Tam da günü...
Düşündüm. Arkadaşı olmayan var mıdır? Ne tehlikesiz bir gün.
Kimseyi kırmaya aday değil, herkese yaranabilir bir gün. Herkesin vardır
arkadaşı, dedim. Ne güzel.
Bana bu sabah
sebepsiz bir cümle geldiğinde evrenden, tam zamanında, arkadaşlar günü olduğundan habersizdim. Sıcacık bir cümleydi. Nedensiz. Durduk yerde. “İyi ki hayatıma girdin” diye
biten, kalbime sakladığım bir uzun paragraf hatta. Evrende küçücük bir nokta olduğunu unutturan bir kaç
sihirli söz. Kendini iyi , güçlü, matah bir şeymiş gibi hissettiren. O cümleye
ihtiyacı mı var insanın? Yok elbet. Ama, o cümleye ihtiyacın olduğunu düşündüğün anda
gelmesi güzel olan. İçten gelmesi. Dilenmeden gelmesi. Önsüz, artsız, niyetsiz
gelmesi.
Düşündüm. Herkesin var böyle en azından bir tane arkadaşı. En
berbatımızın dahi var, berbat da neyse tabi ki. Katillerin de var, hırsızların
da var, iyinin, kötünün, herkesin var insana ölümlülüğünü unutturan,
insanlığını hatırlatan. Seni tüm güzelliğinle, çirkinliğinle bağrına hep basan.
Hesap sormayan.
Karşılıklılıktan gayri hiç bir önkoşulu olmayan. Emin hissettiren.
İyi anne, iyi evlat, iyi baba gibi değil iyi arkadaş. İyiliğine
kendini ikna etmek zorunda olmadığın bir şey. İyiymiş gibi yapman gerekmeyen bir
şey. Bazen senin kadar kötü olmasına bayıldığın, bazen işe yaramazlığını
paylaştığın, bazen iyiliğinden gurur duyduğun bir şey. Kendinle olan ilişkin
gibi bir şey iyi arkadaş. Ne kadar açıksan, ne kadar rahatsan, ne kadar
doğalsan o kadar güzelleşen bir şey. Bazen süfli, bazen derin...Dedikodu yapacak, sırlarını paylaşacak kadar güvenilen. Elini
hep tutan, yarıda bırakmayan. Hep orada bir yerde olan ve sizin nerede
olduğunuzu bilmesi yeten, peşinden koşmak gerekmeyen. Bazen ara verildiğinde kaldığı yerden kolayca devam eden. Ne dersen de, ne yaparsan yap, senin kendine gelmeni sakince bekleyen. Çok uzun süre bekleyebilen. Ve sonrasında sesini duymaya, yüzünü görmeye can attığında, seslendiğinde, "hoşgeldin"inin ılık bir duş hissi yarattığı, kolay yenilenen, yenileyen, besleyen.
Bütün bu romantik şeyleri yaztıktan sonra durdum, düşündüm. Benden gidenleri, kalanları, yeni gelenleri. Çok
kalabalık arkadaşlıklardan, üç beşe inen dostluklarımı. Hepsi bende biraz kalan, hep kalacak olan. İç ferahlığıyla uğurlanan...Ve ben de birilerine kötü
arkadaş oldum diye düşündüm, gocunmadan. "Bu bilmiş bilmiş yazdıkların gibi bir arkadaş mıydın sen herkese be Elifcik," dedi iç sesim. "Hadi ordan! En iyi biz biliriz birbirimizi. Senin de nelerini gördük." Birileri uzaklaşırken, bu aynı Elif'e yeni gelenler oldu. Bünye meselesi. Her yeni gelenden de azı kaldı. Herkeste olduğu gibi. Kime ne lazımsa, o geliyor insana. Güzel olan şu: herkesin en azından bir iyi arkadaşı var çok şükür ki...Yani inşallah vardır...
Bu sabahki hislerim, üstüne beni olduğum gibi gören, bilen, seven, kabul eden birinden gelen bir mesaj, üstüne Arkadaşlık Günü geyiği...Şu hayatın zamanlamasına hastayım bazen...Bu mükemmelliğe hastayım. Kalplerimizden gelmiş geçmiş herkesin şerefine gelsin bu yazı.
Bu sabahki hislerim, üstüne beni olduğum gibi gören, bilen, seven, kabul eden birinden gelen bir mesaj, üstüne Arkadaşlık Günü geyiği...Şu hayatın zamanlamasına hastayım bazen...Bu mükemmelliğe hastayım. Kalplerimizden gelmiş geçmiş herkesin şerefine gelsin bu yazı.
Trafiği bol eliften.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder