1 Nisan 2016 Cuma

KAÇMAK BAŞKA, GİTMEK BAŞKA



Bu mektubu 2014'te bir arkadaşıma yazmışım. Memleketten kaçmak isteyenler hakkında, o zamanlar Türkiye'deydim hala. Şimdi bu mektup karşıma çıktığında farkettim ki, iki senedir Kanada'da olmama rağmen, hislerim hiç değişmemiş. Memleket tarifi zor bir gerçekdışılık yaşıyor, ben uzaklaşmışım, ama hala "iyi ki geldim" diyemiyorum. Ha, bir tek  "iyi ki geldim"im var , o da Ayşe'nin eğitimi için çok çok iyi bir şey yaptığımızı düşünüyorum. Zaten maksat buydu. Ama insan da bütün sevdikleri oralardayken, buraya da tam gelemiyor...

Kaçmak başka, gitmek başka... Çok başka...

Öyle çok arayan oluyor ki burada bizi: "Nasıl gittiniz, ne ettiniz?" diye. Bu sebeple, karşıma bu yazı çıkınca bir düşündüm üstünde.
Gelmek isteyenler de düşünsünler. Nereye gidersen peşinden geliyor bir şekilde memleketi insanın, ki en "memleketsiz ben" bile hissettim o acımasız takibi.  İçine doğduğumuz coğrafya böyle malesef.  
Bu coğrafyayı beğensek de beğenmesek de, nereye gidersek gidelim, her bir detayını objektif bir kalple  iyice anlamadan, öğrenmeden, hissetmeden gittiğimiz yere bizimle birlikte götüreceğiz. Zor günlerden geçiyoruz. Bunca senedir gözümüzü kapattığımız her şeyin gözünün içine dik dik bakma zamanı. Bize anlatılanların hepsi ters yüz oldu, aslının astarının ne olduğunu tarafsızca, korkusuzca anlamaya çalışma zamanı. Güzel olan taraflarını çoğaltmaya çalışma zamanı. 

"Zor ve imkansız" kısıtlamalarına kulakları tıkayıp, nerelerden güç alacağız ona bakmalı. Ufak ufak, sabırla çalışmalı, söylenmeden, korkmadan...Dünyanın neresinde olursak olalım...Zaten bunu insanlık için yapmalı. Ne yapacaksak yapalım bu dünya için,  ilk tercihimiz köklerimizin olduğu toprağa çalışmak olmalı...
Gelsen de kalsan da, zihniyet bu olmalı....Diye düşünüyorum...
Buyrun mektuba: 

"Zafer, biz de kızı haziranda Kanada'ya götürüyoruz, lisede olduğu için 2 sene ben de kalacağım. Beni arkadaşlarım vatanını sevmemekle suçlarken sessiz kaldım. Zira vatan millet tipi hiç değilim. Sınırlara inanmam, kurumlara da pek inanmam, eğlenceli hallerini severim sadece...Kuralları bana göre değildir..
Türkiye'de de büyümedim. Ama burada yaşamayı seviyorum, seçimim burası: kızıma daha kaliteli bir eğitim istediğim için bu organizasyonu yaptık. Daha kaliteliden anladığımsa, listelerde yukarıda olan , yüksek punalarla girilen okullar değil. İnsiyatifin kendi elinde olduğunu anlayacağı bir eğitim sistemini kasdetiyorum, ezberci, sorgulamayan, şövenist milli eğitimi hiç sevmedim malum. A,B,C'lerle sulandırılmış bu sistemi hiç sevemedim. Her şeye kendi başına karar vereceği bir sistem istedik. Ödevlerini bu nedenle hiç mi hiç yapmadık. Kararlarını kendi vereceği bir dünyası olsun diledik, tek yarışı kendisiyle olsun istedik, nede kaçıncı geldiğine hiç kafasını çevirip bakmasın dahi... Sadece neyi neden yaptığını bilsin istedik.
Burada büyümediğim halde, Yunus Emre'ye de, Karacaoğlan'a da, Ahmet Hamdi Tanpınar'a da çoğu arkadaşımdan daha fazla aşinayım. Hatta türkçem bile daha iyi iddia ederim. Bir noktalama işaretleriyle başım belada. Dört sene başka diyarlara gidip de dilini unutanlardan, kelimeleri yuvarlayan, ecnebi sözcükleri kullananlardan hiç olmadım. Tam 6 sene, hem de 11-17 yaş arası yurt dışında yaşadığım halde.
Gezi'den beri halim ortada. Beni zamanında yargılayan arkadaşlarımı ikna edemedim sandıkları beklemeye, sanırım şimdi anladılar ama beni, kaçma planlarında olmadığımı. Ufak tefek girişimlere yardım etmeye destek olmaya gayret ettim, güzel küçük şeyler yapanlara, başka da bir şey gelmedi elimden.
Kontrolün insanın kendi elinde olduğunu hissetmesi, kendine inanması , kaderinin kendi elinde olduğundan emin olması çok önemli. Çoğu insan kötü niyetli değil, ama biri gelsin yapsın istiyorlar. Ve beklerken de kızıyor, üzülüyorlar. Ben de onların üzülmesine üzülüyorum.
Kaçmak, gitmek isteyenlere gelince ise bilmiyorlar ki, gittikleri yerde de kendi hak ettiklerini yaşayacaklar. Kaç, kaç nereye kadar, kendilerinden kaçabilecekler mi? Nereye gitseler, onlara ne verilirse onu yaşamak zorunda olacaklar hep, artık şanslarına ne çıkarsa. Daha iyi, kalanlar da gücü ellerinde hissedenler olacak, daha iyi olacak aslında. Daha terkedilecek halde değil bu ülke. Cezayir'den kaçmak zorunda kalmıştı herkes, amma velakin onlarla bir değiliz, onlar hep sömürge olmuşlar, bizde ise durum farklı, alın teriyle kazanılmış bir cumhuriyet burası... Ve bizim sadece unuttuğumuz bazı şeyleri hatırlamaya ihtiyacımız var...
Herkes kendi ilgi alanında bir konuya odaklanıp, bir şeyler yapacak. Buna o kadar çok inanıyorum ki, yapmayanları da suçlamadan amma... Herkesin ne gücü, ne enerjisi aynı... 
Yakınmalara, sızlanmalara kulakları kapatacağız...

Gerisi teferruat. Aklı , kalbi çalışan herkes işbaşında olacak, iki gündür gözlemim budur. Ve çok umutluyum...
Gidenler de gitsin...Adam gibi olanlar fiziksel olarak uzakta da olsa, zaten buradaymış gibi davranacak...
O saydığın arkadaşlarına da kocaman sevgiler.... "


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder