Hayat bazen anlamadığın bir dilde bir
şarkı dinlemek gibi. Melodi güzel, ritm bazen yüksek, bazen alçak, bazen
aksak...
Tam aradan bir kaç kelimeyi anladım
sanıyorsun, hooppp, bir bakmışsın, senin dilinde bir şey ifade eden sözcük,
başka dilde tamamen alakasız bir anlamda. O çal, çörek demiş; sen bal, börek
anlamışsın...Buraya ilk aklıma geleni yazmadığım, annem okuyor ya yazıları,
fırça yemeyelim şimdi , dolunay molunay da var, neme lazım...
Anlamasan da çalıyor o şarkı bütün
planlarda...
Ruh haline göre, bazen hoş geliyor
kulağına, bazen de pek boş.
Yüksek tonları var şarkının: etrafında
bağırarak daha çok anlaşıldıklarını düşünenleri hatırlatıyor.
Can yakan esleri var; öyle ki, bildiğin
dilde konuşanları anlayamadığına hayıflanmayı bırakıyorsun.
Bazı yerleri ise sadece laf...Diyorsun: ne
çok anlatıyor, bir sussa da müziği duysak.
Bazı yerleri ise su gibi akıp
gidiyor..."Hiç bitmese bu an," diyorsun. Tutunuyorsun bir notaya, takılıyorsun öylesine.
Elifcik, Elifcik...Allahtan bıraktın
anlamaya çalışmayı...Elinden gelen bir tek şey var işte:
Sadece ritmi kaçırma...
Delinin dediği gibi: O
zaman dans, sahiden de!